DOĞUM KONTROL HAPLARI VE KANSER
Ülkemizde doğum
kontrol haplarının uygulanışı ve yan etkileri konusunda
birçok yanlış bilgi ve inanışlar mevcuttur. İlk defa
1960’lı yıllarda kullanılmaya başlanılan doğum kontrol
hapları bugün içerdiklerinden çok daha fazla hormon
içeriyorlardı. Gerçek amacı olan doğum kontrolünü yani
gebeliği önlemede düzenli kullanıldıkları takdirde çok
başarılıdırlar. Günümüzde kullanılan doğum kontrol
haplarındaki hormon miktarları gebeliği önleme etkisi
kaybolmadan oldukça düşürülmüşlerdir. Bu sayede en ciddi
sayılabilecek yan etkisi olan ve doz bağıntılı olarak
artan veya azalan damar içi pıhtılaşma sorunu giderek
daha az önem kazanır olmuştur.
Doğum kontrol
haplarının kullanılması ile kazanılan ikincil faydalar
da mevcuttur. Bunların başında adet ağrısının azalması,
adet kanama miktarının azalmasına bağlı demir eksikliği
anemi (kansızlık) sinin daha az görülmesi gelir. Rahim
ağzındaki sümüksü yapının (mukus) kalınlaşmasına bağlı
olarak iç genital organlarda enfeksiyon gelişmesi riski
azalır. Aynı enfeksiyon riski rahim içi araç (spiral)
kullanımında ise belirgin olarak artmaktadır. Yine rahim
içi araçta daha çok adet ağrısı görülür ve dış gebeliğe
karşı koruyucu değildir. Gerçi dış gebelik çok seyrek
görülmektedir ama tedavisi ve yolaçtığı sorunlar
karmaşık olduğu için önemlidir. Doğum kontrol hapları
ise gebeliği önlerken yumurtlamayı (ovulasyon) önlediği
için gebelik hiçbir şekilde ortaya çıkmaz.
Doğum kontrol hapları
ile kanser arasındaki birçok bilgi eski ve doğum kontrol
hapları hakkındaki bilgilerimizin sınırlı olduğu
zamanlardan kalmıştır. Doğum kontrol haplarının kansere
yolaçtığı tezinin aksine günümüzde birçok kanser
türünden koruyucu olarak etki etmektedir. Doğum kontrol
hapları ile ilişkilendirilendirilebilecek kanserlerin
arasında rahim (endometrium), yumurtalık (over), rahim
ağzı (serviks), meme kanseri ile karaciğer tümörleri
sayılabilir.
Rahim kanserinin
ortaya çıkmasındaki en önemli faktör progesteron hormonu
ile dengelenmemiş bir şekilde rahim iç zarının (endometrium)
estrojen hormonuna uzun süre maruz kalmasıdır. Halk
arasında hormonal dengesizlik olarak bilinen durum
senelerce sürerse bu kanserin gelişme riski vardır.
Normalde yumurtlaması olan her kadında adet döneminin
ikinci yarısında ortaya çıkan progesteron hormonunun
eksikliği önemlidir. Eğer herhangi bir jinekolojik
hormon tedavisinde progesteron hormonu ya da türevleri
kullanılırsa bu risk azalmaktadır. Doğum kontrol
haplarının içerisinde de progesteron türevleri vardır.
Bu nedenle doğum kontrol hapını bir yıl ya da daha fazla
kullananlarda endometrium kanseri gelişme riski %50
azalmaktadır. Koruyucu etki ilaç kesildikten sonra on
yıl kadar daha sürmektedir.
Yumurtalık kanserleri
erken tanısı güç olan kadın kanserlerinden biridir. Bir
kadın hayatı boyunca ne kadar yumurtlamalı adet dönemi
geçirirse o kadar yüksek oranda yumurtalık kanserine
yakalanma şansı vardır. Bu nedenle yumurtlamayı geçici
olarak durduran doğum kontrol hapları kanser gelişme
riskini de azaltmaktadır. İlacı 3 - 6 ay gibi kısa süre
kullananlarda da yararlı etki görülmekle birlikte 5-10
yıl süreyle kullananlarda yumurtalık kanseri gelişme
riski %80 azalmaktadır. Koruyucu etki ilaç kesildikten
sonra uzun süre devam etmektedir.
Rahim ağzı kanserinde
doğum kontrol haplarının artırıcı etkisi olduğu ileri
sürülmüştür. Ancak erken yaşta cinsel ilişkiye başlama
ve birden çok eşle cinsel ilişkide bulunma gibi rahim
ağzı kanserinde artışa neden olan faktörlere sahip
hastalar aynı zamanda doğum kontrolü amacıyla da daha
çok hap kullanmaktadır. Bu nedenle günümüz
çalışmalarında bu faktörler elimine edildikten sonra
inceleme yapıldığında haplarla rahim ağzı kanseri
arasında artış riski pek belirgin değildir.
Meme kanseri ile
doğum kontrol hapları arasındaki ilişki de
tartışmalıdır. Geniş insan sayıları üzerinde yapılan
araştırmalara göre doğum kontrol hapları meme kanseri
riskini artırmadığı gibi koruyucu etki de
göstermemektedir. Bu çalışmaya alınan hastalar daha
çoğunlukla önce çocuk doğurup daha sonra gebelikten
korunmak amacıyla doğum kontrol hapı almaktadır. Ancak
günümüz kadınları ilk çocuk doğurmayı daha ileri yaşlara
ertelemek için hap kullanmaktadır. Meme kanseri
gelişmesinde ilk çocuk doğurma yaşının ileri olması
menopoz sonrası gelişen kanserler için bir risk
faktörüdür. Bu nedenle günümüz kadınlarında erken
kullanılan doğum kontrol haplarının kesin sonuçlarını
almak için belki de bir on sene daha beklenecektir.
Karaciğer tümörleri ile doğum kontrol hapları arasında
ilişki mevcuttur. İlaç içerisindeki hormon miktarına ve
ilacı kullanım süresine bağlı olarak risk artmaktadır.
Jinekolojik kanserlerin görülme sıklığı ile
karşılaştırıldığında karaciğerden köken alan kanserler
oldukça seyrek görülmektedir. Doğum kontrol haplarının
giderek yaygın olarak kullanıldığı son 30 yılda
karaciğer kanserinden ölen hasta sayısında artış
olmamıştır.
Tüm bu etkiler göz
önünde tutulduğunda doğum kontrol hapları kanser riskini
artırmaktan çok riski azaltmaktadır. Hele önceden
belirttiğim ikincil yararları ile birlikte gebelikten
korunmada en etkin yöntem olmaları nedeniyle tercih
edilmelidir. Kanımca ülkemizde yan etkilerinin
abartılması, olmayan kanser yapıcı etkisinden
bahsedilmesi kullanımının yaygınlaşmasını önlemektedir.
|