HPV ve PREİNVAZİV SERVİKAL PATOLOJİLER
HPV yaklaşık 100 ayrı tipi
olan deri ve vücut iç boşluklarını örten epitel tabakada
değişik hastalıklara neden olabilen insana özgü bir
virüstür. Bu virüslerden yaklaşık 30 tane kadarı cinsel
temas ile geçer ve genital bölgelerde hastalık yapar. Bu
hastalıklar genital siğiller (kondilomata akuminata),
kanser öncesi patolojiler ve başlıca rahim ağzı (serviks)
kanseridir. HPV lerden yaklaşık 15 kadarı kanser
açısından yüksek riskli (onkojenik) kabul edilir. Bugüne
dek yapılan araştırmalarda rahim ağzı kanseri tanısı
konmuş hastalarda neredeyse %100 oranında HPV nin
varlığı kanıtlanmıştır. HPV 16 yaklaşık %50 olguda, HPV
18 de %20 olguda mevcuttur.
Virüsü taşıyan kimselerle
yapılan cinsel temasla virüs bulaşır. Cinsel organ
ciltlerinin teması bile bulaşma olarak yeterli
olabilmektedir. Virüs bulaştıktan sonra bazı kadınlarda
siğil, bazı kadınlarda da deri, vajina ve servikste
çıplak gözle görülemeyen birtakım değişiklikler ortaya
çıkar. Virüsün yaptığı bu enfeksiyona ikincil
değişiklikler çoğu zaman vücut bağışık sistemi yardımı
ile ortadan kaldırılabilmektedir. 1 yıl geçtiği halde
hala virüsun yol açtığı değişiklikler sebat ediyorsa
persistan hastalık kabul edilir. Virüsü taşıyan kişile
başkalarına bulaştırabilir, bazen bu bulaştırıcılık
hayat boyu sürebilir.
Rahim ağzından sürüntü ile
alınan akıntı numunesinde vücuttan dökülmüş hücreler
mikroskop altında incelenebilir. İlk defa Papanikolau
isimli bir araştırıcı tarafından tariflenen bu işleme
kısaca Pap smear de denir. Tamamen ağrısız olan bu işlem
herhangi bir jinekolojik muayene esnasında yapılabilir.
Sadece işlem sırasında adetli olunmaması ve işlemden 2
gün öncesinden itibaren vajinaya ilaç konmaması ve
cinsel ilişkide bulunulmaması arzulanır. Bu şekilde
anormal görünüm veren hücreler tanımlanabilir.
Sitoloji-patoloji uzmanının değerlendirdiği pap smear
testinin sonucunda düşük veya yüksek dereceli kanser
öncüsü patolojiler tanımlanabilir.
Pap smear testinde anormal
hücresel değişiklikler tanımlandığında hastalar
kolposkopi denilen ileri incelemeye alınmalıdır. Güçlü
bir ışık kaynağı yardımı ile rahim ağzını büyüterek
yapılan bu özel inceleme sayesinde rahim ağzındaki
anormal bölgeler tanımlanarak biopsi alınacak bölgenin
tanımlanmasına yardımcı olur. Bu muayene yöntemi ve
biopsi genellikle ofis ve rutin muayene koşullarında
yapılabilir ve genellikle ağrısızdır. Biopsi sonucuna
göre rahim ağzı kanser öncüsü hastalığın düzeyi
tanımlanmış olur.
Düşük dereceli kanser öncüsü
hastalık (Low grade SIL ya da CIN 1), %70 olasılıkla 1
yıl içinde kendiliğinden geçer. Hastalar konunun uzmanı
bir hekim tarafından izlenebilirler. 1 yıl içinde sebat
eden hastalığı olanlar tedavi edilmelidir. Yüksek
dereceli kanser öncüsü hastalık (High grade SIL ya da
CIN 2-3) tanısı konduğunda ise tedavi edilmelidir.
Tedavi için yüzeyel tahrip
edici tedaviler (cryo) seçilebileceği gibi patolojik
inceleme fırsatı da verebilmesi nedeniyle konizasyon
denilen küçük operasyonlar yapılabilir. En sık tercih
edilen yönem LEEP diye kısaltılan özel luplar ve koter
kullanılarak yapılanıdır. Kısa süreli genel anestezi
tercih edilebilir. Kolposkopik görünüm altında lezyonun
sınırları izlenerek yapılması daha başarılı sonuçların
alınmasına yardımcı olur. Konizasyon ameliyatları laser
veya bistüri (neşter) kullanılarak da yapılabilir. Bu
ameliyatın en sık görülen komplikasyonu kanamadır ve %1
den az görülür. Yine % 1 den az olmak üzere rahim ağzı
darlığı (stenoz), kısırlık (rahim ağzı mukus yapısının
niteliğinin bozulmasına bağlı), gebelik esnasında rahim
ağzı yetersizliğine bağlı geç (büyük) düşük olabilir.
Kısırlığa yol açabilecek başka sebepler yoksa rahim ağzı
mukus yapı bozukluğuna bağlı kısırlık IUI (aşılama)
tedavisiyle kolaylıkla aşılabilmektedir. Keza rahim ağzı
yetersizliği saptanan gebelere rahim ağzı dikişi (sirklaj)
konulabilir.
Kuşkusuz rahim ağzı kanseri
öncüsü tanısı konmuş hastalar pap smear ve kolposkopi
yöntemleri ile yakın takip altında olmalıdır. |