MENOPOZUN TEDAVİSİ
Semptomlar başladığında ya da estrojen eksikliğine bağlı
bulgular elde edildiğinde estrojen replasman tedavisi (ERT)
başlanır. Bunun için menopozun oluşması tamamen
beklenmeyebilir, premenopozal dönemde de ERT
başlanabilir. Verilen estrojen dozu reprodüktif dönemde
overlerin ürettiği ve serumda oluşan değerlerden çok
daha düşük düzeydedir. Temelde replasman deyimiyle de
anlaşılacağı gibi fazladan hormon verilmemekte,
eksikliği hissedilen hormon tamamlanmaktadır.
Estrojen tedavisi ile yukarıda sözü edilen
tüm olumsuz değişiklikler düzeltilebilmekte ya da
geriletilebilmektedir. Osteoporoz amacıyla
kullanıldığında kemik kalsiyum kaybının önlenmesi tedavi
sürdüğü sürece vardır. Diğer faydalarda tedavi ile
ilişkilidir.
Tedavinin ilk başlarındaki hafif bulantı ve
birkaç kilo alımı gibi yan etkiler dışında en önemli
sorun endometriumun (rahimin iç zarı) stimule
edilmesidir. Bu 1960’lı yıllardaki uygulama ile
görüldüğü gibi endometrium kanseri riskinde 4-9 kat
artışa yol açmaktadır. Oysa fizyolojik sikluslardaki
gibi ayda 13-14 gün progesteron eklenmesi ile bu risk
bugün tedavi almayanlarla aynı seviyeye
geriletilebilmiştir. Estrojenle progesteronun birlikte
kullanımına hormon replasman tedavisi (HRT)
denilmektedir. Progesteron eklendiğinde en çok
başağrıtan yan etki olan vajinal kanamalar ortaya
çıkmaktadır.
Diğer bir
ciddi sorun meme kanseri riskindeki artıştır. Meme
kanseri kadınlarda en çok görülen birinci ve en çok
öldüren ikinci kanserdir. Her 12 kadından biri ömrü
boyunca meme kanserine yakalanma riski taşır. ERT veya
HRT ile meme kanseri tedavinin ilk 5 yılında anlamlı bir
artış göstermez. Buna karşın tedavi süresi arttıkça risk
artmaktadır. Relatif risk değişik araştırmacılara göre
1.1 ve 1.3 arasında değişmektedir. Progesteron
endometrium kanserini önlemedeki gibi koruyucu etki
yapmamaktadır. Bu yüzden histerektomi yapılmış (rahim
çıkarılmış) kadınlarda ERT verilmesi yeterlidir.
Uygulama:
HRT
başlanmadan önce hasta iyi bir muayeneden
geçirilmelidir. Günümüzde kontrendikasyonlar önemli
ölçüde azalmıştır. Meme ve endometrium kanseri, sebebi
açıklığa kavuşturulmamış genital kanama, akut karaciğer
hastalığı ve akut venöz tromboz ile tromboembolik
olaylar tedavi kontrendikasyonudur. Bu tablodan
anlaşılacağı gibi myom, endometriosis gibi estrojenle
ilişkilendirilebilecek genital hastalıklar, memede
fibrokistik hastalık ile hipertansiyon durumunda tedavi
yapılabilir.
Mutlaka
servikal smear alınmalıdır. Tedavi ile direkt ilişkili
olmayan servikal kanserin öncü hastalıklarını yakalama
fırsatı vermesinden başka tedavi ile
ilişkilendirilebilecek endometrium kanserlerinin de bir
kısmında servikal sitoloji pozitif olabilir.
Endometriumun incelenmesi için değişik metodlar vardır.
Bunlardan tedavi öncesi her hastaya biopsi yapılması
oldukça invaziv bir girişim olarak kalmaktadır.
Hastaların gerçekte en fazla % 15 kadarına biopsi
lüzumlu olmaktadır. Transvaginal ultrason ile
endometrial kalınlığın incelenmesi önemli ipuçları
vermektedir. Estrojen eksikliği oluşmuş adet görmeyen
bir kadında endometrial kalınlığın en fazla 5 mm.
olması beklenir. 5 mm.den daha az kalınlığı olanlarda
hiperplazi ve kanser hemen hiç saptanmamıştır. Burada
dikkat edilmesi gereken hususlardan biri sekantil
(ardışık) tedavi yapılan hastalarda aynen premenopozal
kadınlardaki gibi endometrium daha kalın olabilir.
Progesteron çekilme testi de bir diğer yöntemdir.
Hastanın kendi vücudu bioassay olarak kullanılır.
Endojen estrojeni mevcut olan kadınlar verilen standart
doz progesteron ile kanama olur. Serum estradiol ölçümü
tedavi monitorizasyonunda kullanılmaz.
Meme
kanseri, hem en sık görülen kadın kanseri olduğu, hem
varlığında tedavi kontrendike olduğu için tedavi öncesi
dönemde değerlendirilmelidir. Bu amaçla, hastalara
senede bir mammografi yapılmalıdır. Kuşkulu kitleler
varsa biopsi yapılarak açıklığa kavuşturulmalıdır.
Osteoporozu değerlendirmek standart radyolojik
tetkiklerle olmamaktadır. Bel ve kalçadaki osteoporozu
gösteren en iyi yöntem dual foton dansitometridir.
Kantitatif tomografi ile de sadece omurlarda osteoporoz
derecesi belirlenebilir. Bu tür tetkiklerle o bölge
kemiklerinde kırık oluşma riski belirlenir. Menopoza
yeni giren ve HRT başlanması düşünülen her kadına
dansitometri yapmak gereksiz bir israfdır. Ancak ailede
erken yaşta osteoporoza bağlı kırık öyküsü varsa,
menopoza girdikten sonra epey bir zaman geçmişse,
menopoza erken girdiği halde uzun süre estrojen
almamışsa dansitometri yapılabilir. Yine tedaviyi
almakta kararsız olan hastaların tedaviyi
kabullenmelerini kolaylaştırmak amacıyla dansitometri
incelemesi yapılabilir.
Hasta
eğer histerektomi olmuşsa ERT yapılmalıdır. Histerektomi
olduğu halde HRT gerektiren hastalar vardır. Bunlar;
hipertrigliseridemisi olanlar, osteoporozu olanlar veya
çok ciddi riski olanlar, endometriosis nedeniyle
histerektomi yapılıp residüel olarak pelvik
endometriosis implantları olan hastalardır.
Oral
kullanılan preperatlarda estrojen barsaklardan
emildikten sonra vena porta yoluyla karaciğere gelir.
Kolesterol ve lipidler üzerindeki etki bu karaciğerden
ilk geçiş etkisi nedeniyle oral preperatlarda daha
belirgindir. Buna karşılık transdermal preperatların
kolesterol üzerine etkileri minimumdur.
Transdermal preperatların en uygun yanı hergün kullanım
gerektirmemesi ve 24 saat eşit kan seviyelerine ulaşma
avantajı vardır. %10 kadar hastada uygulama yerinde
allerjik reaksiyonlara yolaçabilir. Salt estrojen ve
estrojenle birlikte progesteron içeren tipleri vardır.
HRT
kullanılan hastaların % 80-90’ında çekilme kanamaları
oluşur. Fizyolojiyi taklit eden tarzda yapılan
tedavilerde (ardışık, sekantil) bu kanama hemen mutlaka
oluşur. Ancak menopoza yeni giren kadınlarda bu pek
yadırgadıtıcı olmamaktadır. Hatta kanamanın ne zaman
olacağının iyi kötü bilinmesi bir avantajdır. Bu şekilde
anormal kanama ile adete benzer şekilde olan
fizyolojik?? kanama ayırt edilebilir. Belirli bir yaşı
geçen hastalar ise kanama problemi ile uğraşmak
istememektedirler. Bu amaçla kontinü kombine rejimler
çıkarılmıştır. Estrojen ile progesteronun sürekli
birlikte kullanımı endometriumda atrofiyi getirmektedir.
Fakat bu tedavi ile de yüksek oranlarda kırılma kanaması
oluşmaktadır.
Aslında
jinekologların önceden pek ilgisini çekmeyen
osteoporozun menopoz tedavisi ile birlikte ele alınması
mümkün olmaktadır. Fakat estrojen tedavileri osteoporoz
profilaksisinde daha etkindirler. Osteoporoz oluştuktan
sonra veya estrojenin yetersiz kaldığı durumlarda
kalsitonin, alendronat gibi bisfosfonatlar, elementer
kalsiyum ve vitamin D preperatları kullanılabilir.
Menopoz
tedavisinin başlanması perimenopozal dönemde semptomlar
ortaya çıkmaya başlayınca başlanmalıdır. Ancak, daha
önceden şu veya bu sebeple HRT başlanmamış kadınlarda
tedaviye her yaşta başlanabilir. Tedavi sürdüğü sürece
asgari senede bir periyodik kontroller ve bu arada
servikal smear, mammografi, kan biyokimyası, serum
kolesterol ve lipidleri, gerekli görüldüğünde
endometrial biopsi ve kemik dansitometrisi yapılmalıdır.
Günümüzde
menopoz tedavisini sadece osteoporoz ve onunla ilişkili
sorunlar olarak değil daha geniş anlamda postmenopozun
yarattığı tüm patolojileri göz önüne alarak yapıyoruz.
Yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığım gibi günümüzde
faydaları riskleri değerlendirilip tedavi bireyin
durumuna göre yönlendirilmelidir. |